Erkek egemen kurallara bütün
gücüyle karşı koyan, “Benim bildiklerim ve inandıklarım daha doğru!” diyebilme
cesareti gösteren genç bir kadının, kara mizah denebilecek gerçek bir öyküsüdür
Kırmızı Kurdele!
O, bedenin ve ruhun
güçsüzlüğünü, onun üzerindeki her türlü taraflılığı reddeder. Bunun ancak
olağanüstü bir güçle gerçekleşeceğini, dolayısıyla ona ve kurallarına inanmanın
bu yönde en doğru yol olacağına inanır. Sizlerin de anlayacağınız gibi, “Bu yol
inanç yolu, sevgi yolu, benzersiz bir aşk yoludur!”
Hülya Gülay’ın sunduğu bu
roman, bugüne kadar yazılan türlerine pek benzemeyip zaman zaman aforizmal
sözlerle ivmelendiğinden, roman dünyamızda farklı bir altyapı örneği olmuştur.
O nedenle roman içeriğini kimi zaman çarpıcı ama kısa, yoğun ve özlü sözlerle
sunması, oldukça dikkat çekicidir.
Anlatış biçimi, ülkemizde
bugüne kadar pek gün yüzüne çıkmamış, daha çok Batı’ya has bir anlatış
biçimindedir. Örgüsünde insanı kendine çeken o iç ses; mistik ve içli bir ney
ezgisi gibi okuyanın ruhunu ağır ağır ama çok derinden sarıp sarmalayarak bir
daha da asla bırakmamaktadır. Bu olgu gerçekten insanı düşündürmektedir. Ben bu
duyguyu yaşadım. Yaşadım da üstad Franz Kafka’nın şu aforizmal örneği deyimini
de anımsamadan edemedim:
“İnsanın belli başlı iki
günahı vardır, öbürlerini bunlardan çıkar: Sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız
oldukları için Cennetten kovuldular, tembelliklerinden de geri dönemiyorlar.”
Hülya Gülay, gerçekten çok
çalışmış ve eserini ortaya çıkarmıştır. Bu başarısından ötürü sevgili
arkadaşımı içtenlikle kutluyor ve aramıza hoş geldin diyorum…
Erdoğan Baysal